ISPARTA-ISPARTAGUNCEL.COM Madenlerin Susuz Bıraktığı Topraklar: Uşak ve Isparta Ortak Kaderi Paylaşıyor
Türkiye’nin pek çok bölgesi iklim krizi ve kuraklık tehdidiyle yüzleşirken, bazı kentler bu mücadeleye bir de devasa su tüketen madencilik faaliyetlerinin yarattığı baskıyla devam ediyor. Uşak’ta bir altın madeninin şehrin suyuna ortak olmasıyla başlayan kriz, Isparta’da mermer ocaklarının yeraltı sularını tüketmesiyle benzer bir felakete dönüşüyor. Farklı madenler, farklı iller ama sonuç aynı: Musluklardan akmayan su ve kuruyan bir gelecek.
Uşak’ta Altın Madeni, Şehrin Suyuyla “Ortağı” Oldu
Uşak, tarihinin en ciddi su krizlerinden birini yaşıyor. Kentin en önemli içme suyu kaynağı olan Küçükler Barajı’nın tamamen kuruması, belediyeyi radikal bir karar almaya itti ve şehir genelinde 16.00-22.00 saatleri arasında zorunlu su kesintileri başlatıldı. Krizin ardındaki nedenler araştırıldığında ise gözler, yıllardır faaliyet gösteren Kanadalı TÜPRAG şirketine ait Kışladağ Altın Madeni’ne çevrildi.
Rakamlar, durumun vahametini net bir şekilde ortaya koyuyor. Sayıştay raporlarına göre, 265 bin nüfuslu Uşak şehir merkezinin yıllık su tüketimi 11,9 milyon metreküp. Kışladağ Altın Madeni ise tek başına yeraltı kuyularından yılda 1,13 milyon metreküp su çekiyor. Bu, tüm şehrin tükettiği suyun yaklaşık %10’una denk gelen devasa bir miktar. Şirketin kendi raporlarında proses için yıllık 32 milyon metreküp su kullanıldığı belirtilirken, bu suyun nereden ve nasıl temin edildiği, bölgenin yeraltı ve yerüstü su rejimini nasıl geri dönülmez bir şekilde etkilediği endişeleri artırıyor.
Eski Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Mustafa Öztürk’ün de belirttiği gibi, madenin tükettiği bu devasa su miktarı, şehri besleyen kaynakları günden güne yok ediyor. Üstelik bu ekolojik maliyetin karşılığında devletin kasasına giren pay ise “devede kulak” kalıyor. Maden kanunundaki muafiyetler ve beyana dayalı sistem nedeniyle, 19 yılda devletin elde ettiği gelirin, kaybedilen su kaynaklarının ve bozulan ekosistemin yanında hiçbir anlam ifade etmediği görülüyor.
Isparta’da Mermer Ocakları Su Damarlarını Kesiyor
Uşak’ta yaşanan bu tablo, ne yazık ki münferit bir olay değil. Benzer bir kriz, komşu il Isparta’da farklı bir madencilik kolu üzerinden yaşanıyor. Isparta ve çevresindeki yoğun mermer ocağı faaliyetleri, bölgenin karstik yapısındaki hassas su damarlarını ve yeraltı akışlarını tehdit ediyor. Her bir mermer ocağı, hem üretim sürecinde su kullanıyor hem de coğrafyada açtığı derin yaralarla yeraltı suyunun doğal akışını bozarak kaynakların kurumasına neden oluyor.
Bu durumun en somut ve acı örneklerinden biri, Isparta’nın Kuleönü beldesinde yaşanıyor. Bölge halkının aktardığı bilgilere göre, beldede tam 64 gündür musluklardan düzenli su akmıyor. Yaşamı felç eden bu durumun arkasında, bölgedeki mermer ocaklarının yeraltı su kaynaklarını ya aşırı tüketmesi ya da akiferlerin (su taşıyan yeraltı katmanları) yapısını bozarak suların başka havzalara akmasına neden olduğu tahmin ediliyor.
Öncelik Kimin? Şirketlerin mi, Halkın mı?
Uşak’taki devasa bir altın madeni ile Isparta’yı saran mermer ocakları , işleyiş olarak farklılaşsa da sonuç olarak aynı kapıya çıkıyor: Halkın en temel yaşam hakkı olan su, madencilik şirketlerinin kârı uğruna feda ediliyor. Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporlarının ne kadar göstermelik olduğu, su kaynakları üzerindeki kümülatif etkinin nasıl göz ardı edildiği ve kısa vadeli ekonomik kazançların uzun vadeli ekolojik ve sosyal felaketlere nasıl yol açtığı bu iki örnekte de acı bir şekilde görülüyor.
Bugün Uşak ve Isparta’da yaşananlar, Türkiye’nin su politikaları ve madencilik izinleri konusunda acil bir yeniden değerlendirme yapması gerektiğini gösteren bir uyarıdır. Aksi takdirde, “altın” ve “mermer” gibi değerli madenleri çıkarırken, onlardan çok daha değerli olan “su” ve “hayat” kaybedilecektir.