CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Silivri’deki Marmara Cezaevi’nde İPA Başkanı Buğra Gökce’nin nikahına katıldı ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu ziyaret etti. Özel daha sonra cezaevi önünde açıklama yaptı.
Özel’in açıklamasından öne çıkanlar şöyle:
“Hani derler ya ‘hayırlı bir iş için geldik’ diye. Ama bu hayırlı işi bu uğursuz mekanda yapmak zorunda kaldık. Dün akşam 12’ye 10 kala aileden sadece 2 kişi, genel başkana ve milletvekillerine izin yok dediler. Bugün sabah 7 buçuk itibarıyla, hangi akıl egemen olduysa bu kadarına da şükrediyoruz. Hiç olmazsa AKP içerisinde gitmiş bir şey söylemiş bu sabah bildirildi. Bu kısma emeği olan kişiye, kişilere teşekkür ederiz. Hiç olmazsa aile tanık olabildi.
“BİZİ TESLİM ALAMAZLAR”
Bizi teslim alamazlar. Zulümlerinde, gelin hanımın, ailelerin, evlatların gözyaşlarında boğulacaklar. Ahlaki, vicdani üstünlük bizde. Psikolojik üstünlük bizde. Bugün akşam Esenler’de, cumartesi Düzce gibi zor bir meydanda görün bakalım üstünlük kimdeymiş. 2002 yılında AKP uğradığı mağduriyeti çoğunluk enerjisine çevirerek bunu başarmıştı. Şu an Ekrem İmamoğlu göğün 7 kat üstünde büyük bir moralle duruyor. Onu içeri atanlar sarayda oturuyorlar ama yerin 7 kat dibindeler. Bedenin hapsolması değil vicdanın hapsolması, vicdanlarda hapse düşmek önemli. Biz vicdanlarda dışarıdayız. Elbette bu zulüm son bulacak ve arkadaşlarımız alınları açık, başları dik dışarı çıkacaklar.
Kadriye Hanım’ı ziyaret ettim. Şunu söylüyor; ‘O telefon bir suç aleti olsaydı, ben de delili gizleme ve karartma niyetinde olsaydım yıllar önce bilgi işleme vermek yerine denize atsaydım şimdi oğlumun yanındaydım’ diyor. Kadriye Hanım’ı ilk aldılar, bir sene önce satın aldığı arabanın 3 yıl önce İpsala’dan çıkması, ‘Rüşvet paralarını bulamıyoruz Türkiye’de. Sen bu arabayla yurt dışına mı kaçırdın?’ dediler. Dedi ki: ‘Ben o arabayı Aralık ayında satın aldım. O dediğiniz bundan 2 sene önce, 3 sene önce, araba benim değildi.’ Satın aldığı günü, MASAK raporundaki para hareketliliğini ve dekontu gösterdi, şu aracın satın alma parası diye. ‘Hay Allah’ dediler. Yine de tutuklama talep ettiler. Vicdanlı bir hakim saldı. Bu sefer telefonu bahane edip getirip başka hakime düşürüp tutuklattılar. Suçu ne? Suçu, Ekrem İmamoğlu’nun Beylikdüzü Belediye Başkanı iken kullandığı telefonu, ‘Beylikdüzü’nden arayan olur, İBB başkanı oldu, havaya girdi, telefonunu değiştirmiş demesinler’ diye telefonunu yönlendirmiş ve ‘Bu telefonu alın, santrale yönlendirin, cihaz sizde dursun’ diyen Kadriye Hanım. Ve bakın Beylikdüzü BB Adayı Ekrem İmamoğlu diye kayıtlı bende. Bu telefon numarası hepimizde olan numara. Sorgu tutanağında söylediği numara. İçinden hiçbir şey çıkmamış. Bu kadar vicdansızlık olacak iş değildir.
Ve buradan şu kadarını söylemek istiyorum; Ekrem İmamoğlu’nun Kadriye Hanım’ın, koruma müdürü Mustafa’nın, tüm arkadaşlarımızın masumiyetine hepimiz kefiliz. Nasıl bu nikaha şahitlik ettiysem bu arkadaşlarımın dürüstlüğüne de şahitlik ediyorum.
“BİZ TERTEMİZİZ KARDEŞİM”
Sözümüze değer veren herkese söylüyorum, karşımızda çocukla uğraşan, kadınla uğraşan, aileyle uğraşan, eline almış çubuğu, bak bak, ‘Arkasında’ diyor, Mustafa Bey diyor. Ya yakın koruma ne demek? Koruma müdürü ne demek? Bu arkadaşlarla uğraşan bir yapı var. Herkesi annesinden, babasından uzaklara süren bir yapı var. Annem İzmir’de oturuyor. Şimdi geldi oğlunu her hafta görebilmek için açık görüşte, burada misafirhaneye yerleşti, misafirhanede kalıyor. 500 km ötede.
Arkadaşlarımızı buradan dağıtıyorlar, aile görüşleri nasıl olacak? Bu zulümle dirençlerini kırmaya çalışıyorlar. Sonra karşılarına çıkıyorlar; ‘Avukatım yok.’ ‘Avukata ne gerek var? Avukatın yanında rahat değilsin sen. Benim istediğim gibi ifade ver. Kavuş anana, kavuş evladına, kavuş eşine.’ Nasıl ifade vereceğim? Ekrem İmamoğlu’nu suçlayan, Ekrem İmamoğlu başta ve bir sistem kurdu. ‘Yok.’ diyorlar, ‘yok.’. Bakın, 2019’dan önceki dosyaları, işte Nuri Bey burada, savcılık yazıyor, şu şirketin dosyalarını yolluyorlar. ‘Niye bu kadar çok?’ ‘Biz 2019’dan öncesini istemiyoruz.’ Yani ‘AK Parti döneminde bir yolsuzluk varsa ilgilenmiyorum’ diyor. ‘Ekrem İmamoğlu’na bir suç bulmam lazım’ diyor. Hadi 100 kere söyledim, yapmıyorum bunu da.
‘Ben 2019 öncesi dosyalar, ihale dosyaları gelince bunları ben ne yapacağım, o dönemle ilgilenmiyorum’ demedi de kendi kendine ele verdi. İfade alıyor, ifadede AK Parti’ye yakın şirket ismi geçince, ‘Geç onu’. AK Partili birinin adı geçiyor, ‘Geç onu’. Senden hiç burada, bakın, şöyle bir ifade olur mu? Senden burada ihaleye girmemen için baskı hiç yapıldı mı? ‘Evet efendim, yapıldı.’ Kim yaptı? ‘Önceki dönem AK Parti döneminde alacak şirket önden belli oluyordu. Bize çekil ihale dendi.’ ‘Bırak şimdi onu’ diyor.
Biz ona ‘Seninki benden kara’ demiyoruz. Biz tertemiziz kardeşim, tertemiziz. Bir kanıt bulamıyorsunuz. Kendiniz, ‘Kişi kendinden bilir işi, böyle yapmışsınızdır’ diyorsunuz. Yaptıysak bul hadi. Zorla itirafçı yaratmaya çalışıyor. Olur olmaz topluyor, topluyor.
ERDOĞAN’A PEDRO SANCHEZ YANITI
Avrupa’da dün dost bildiklerim diye dönmüş, Türkiye’deki demokrasiyi savunan ve bizimle dayanışma gösterenlere sitem ediyor. E ne oldu ya? Bu işler olmasaydı, dostum demeye devam ederdin. İyi ilişkiler devam ederdi, biz de katkı sağlardık. Benim de dostum, senin de dostum. Benim akrabam, senin mevkidaşın. Niye bozulsun ilişkiler? Sen bozdun. Darbenin arkasında durana, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’ndan petrol ver. Darbenin karşısında duranlara laf et. Ben demedim mi, ‘Ben Sosyalist Enternasyonal’de başkan yardımcısıyım. Türkiye’nin menfaatine bu ülkelerde ne varsa ben savunurum. Bize de bilgi verin’ dedim. Bunu kamuoyuna da açık söyledim. Böyle bir muhalefet anlayışını, ‘Efendim bizi yurt dışına şikayet etme’ 15 Temmuz’da yardım iste, birlikte gezelim yurt dışına, birlikte anlatalım.” de. Birlikte gitmedik ama her platformda onun bir darbe olduğunu anlattık. Başörtüsü krizinde çık, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne sığın, oradan karar çıkar, Türkiye’yi cezalandır. Parti kapatma davasında heyet oluştur, dört kişilik, Avrupa’yı gezdir. Bize darbe olunca susun. Öyle bir şey yok. Darbeden vazgeçeceksin, o gün susacağız. Yoksa bütün dünyada, Türkiye’de duymayan da kalmayacak. Dağın başındaki Yörük çadırına da bunu anlatacağım. Sosyalist Enternasyonal’e de anlatacağım, Avrupa Parlamentosu’na da anlatacağım, bütün dünyaya da anlatacağım. İşler oralarda bozulunca, ‘CHP Türkiye’yle Avrupa ilişkilerini bozuyor’ Bozdurmayaydın. Bozdurmayaydın.
“BİZDEKİ İNANÇ BİTMEYECEK”
Filiz Hanım’a bu haliyle demir parmaklıklar arkasında nikah kıydıran sen değil misin? İstanbul’un seçilmiş, üç kere seçilmiş emin insanını, İstanbul’un itimat ettiğini burada, içeride tutan sen değil misin? Herkes ettiğini buluyor. Bize ederseniz beterini bulmaya devam edeceksiniz. Bakın, bizdeki enerji, bizdeki inanç, bizdeki mücadele kararlılığı bitmeyecek. Siz zulmettiğinizce biz mücadele etmeye devam edeceğiz. Ama diyorsanız ki: ‘Ya Türkiye’ye yazık oluyor, ekonomiye yazık oluyor’. Bize de yazık etmeyi bırakacaksınız kardeşim. Demiyoruz ki: ‘Bizi beraat ettirin’ Bizi adil yargılayın, tutuksuz yargılayın diyoruz. ‘Tutuksuz yargılayın, TRT’den yargılayın. Bütün millet gerçek cevapları duysun’ diyoruz. Niğde’den dinleyen Fitnat teyzenin ikna olmadığı bir yargılama sürecinde atın hapse, yatalım diyoruz. Trabzon’da en güvendiğin, Rize’de en güvendiğin AK Partili’nin TRT’de, ‘Ya bunda bir şey yok, buna tutuklama olmaz’ diyeceği bir masumiyeti savunuyoruz biz. Aksini savunuyorsan yayınla, rezil olalım. Bomboş dosya. Tamamen yalan. Yazılamayan iddianame. Bu kadar açık söylüyoruz. Hodri meydan.
Ya bunda bir şey yok. Buna tutuklama olmaz diyeceği bir masumiyeti savunuyoruz biz. Aksini savunuyorsan yayınla, rezil olalım. Bomboş dosya, tamamen yalan, yazılamayan iddianame. Bu kadar açık söylüyoruz. Hodri meydan, hodri meydan. İddialar da cevaplar da TRT’den duyulsun. Eğer buna cesaretin yoksa benim Ekrem Başkan’a güvendiğim kadar sen savcına güvenmiyorsun demektir. Güvenme zaten çünkü ‘Git bulacaksın’ demişler. Kalmış burada patinaj yapıp duruyor. Bir şey bulamıyor, suça bulaşıyor, insanları suç işlemeye zorluyor. Yalancı şahitlik suçtur, buna zorlamak da suçtur.
ERDOĞAN’A İNGİLİZ MUHİPLERİ YANITI
Şimdi Sayın Erdoğan, Sait Molla kim? Sait Molla’yı ben mi övdüm geçmişte? Sen mi? Nuğman Kurtulmuş mu? Sait Molla kim mesela? Sait Molla İngiliz Muhipleri Cemiyeti’nin kurucusu. Numan Bey diyor ki; ‘Biz 150 yıldır bunlarla iki ayrı yoluz.” diyor. “Onlar bir yoldan gidiyor biz bir yoldan gidiyoruz’ diyor. Numan Bey’in tarif ettiği patikalarda, o yolun başlangıcında, başlandığında mesela Genç Osmanlılar var. Biz o taraftayız. Onun devamında Namık Kemaller var. Biz o taraftayız. Jön Türkler var. Biz o taraftayız. Ardından daha sonra evrildiği yer değil ama kurulduğundaki mücadele azmiyle İttihat Terakki var. Devamında Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri var. Sonra birleşmesi var, Halk Fırkası var, Cumhuriyet Halk Partisi var. Şimdi bizim yolda bunlar var. Bu yolda Sait Molla’ya rastlayamazsın. Ama onların başladığı yolda Sait Molla onların yol arkadaşı. Kurmuş İngiliz Muhipleri Cemiyeti’ni. Şimdi mesela İngiliz işgal donanmasının İstanbul önüne demir atmasına vesile olan padişahı o mu savunuyor ben mi savunuyorum? Ben Fatih Sultan Mehmetçiyim. Biz yükselme döneminin Manisa’dan yetişmiş, İstanbul’u fethetmiş, bir fethettiği yıl 1453’te İstanbul Üniversitesi’ni kurmuş. Biz Fatihçiyiz. Bizim taraf o padişahları paylaşacaksak. İşgale direnmeyip kırmızı halı serenler, İngiliz zırhlısına binip kaçan Vahdettin’i savunuyor Tayyip Bey. Onların yolda bunlarla karşılaşırsın. Ben 1. Meşrutiyetçiyim. 2. Meşrutiyetçiyim. Hepimiz öyleyiz. Tayyip Bey 33 yıl bizim kurdurduğumuz Meclis-i Mebusan’ı açtırdığımız 33 yıl kapatan tarafta. O o tarafı savunuyor. Şimdi gelmiş bana İngiliz Muhipleri Cemiyeti’ne benzetiyor. O cemiyeti en iyi o bilir. Biz iktidarda olalım, bu dayanışma içinde olduğu dernek olarak bu derneği yeniden açtırır o cemiyet. A bir de böyle bu İngiliz planlarıyla hemhal olan bir yapı varsa o yapı kendini biliyor. Bu arada İngilizler Suriye’de hesap kitap yaparken Tayyip Bey’e verdikleri rolü de çok iyi biliyoruz. O yüzden yani hakikaten ben hayatta yapmam yani en muhalif arkadaşların en provokatif sorularına bile gülmem. Sizin sorunuza güldüğümü sakın üstünüze alınmayın. Tayyip Bey’in ifadesinden İngiliz Muhipleri, yani bugün kendimizi oraya ışınlasak o döneme, Tayyip Bey kendini cemiyetin odasında masanın başında bulur ya. Benim gideceğim yer belli.
“KAMU MALINA EL UZATTIYSAM HARAM ZIKKIM OLSUN”
Tayyip Erdoğan’ın hani dün anlattım ya mesela biz kamu malına el atmayız. Ben Ekrem Başkan’ın atmadığına namusum kadar kefilim. Ama mesela biz bir elimizle alıp bir elimizle verirsek biz zengin alırız fakire veririz. Ama fakirden alıp zengine veren Tayyip Bey, dün gösterdiğim ahtapotta 8 kol varsa kamu malına uzanan kol, Tayyip Bey’e iki tane yetmez, 8 kollu uzatmıştır onları bugüne kadar. AK Parti biz bu noktaya neden geldik diyorsa, nasıl geldik diyorsa, bugün bizlere yaptıkları suçlamaların tamamı yaşandığı içindir. AK Parti’de büyük ihaleleri kimin alacağına kim karar veriyorsa kamu malına o el uzatıyordur. Ben Tayyip Bey’e bir tek şunu söyleyeyim. Kamu malına eğer ben el uzattıysam bana haram zıkkım olsun. Sen el uzattıysan sana haram zıkkım olsun.
Sen bunu söyle böyle bir kere. Kamu malına el uzattıysam haram zıkkım olsun diye söyle. Bir duyayım bu kulaklar duysun. Ben bu kadar kolay söyleyebiliyorum. Bizde bizim boğazımızdan bir lokma kamu malı geçmemiştir. Tayyip Bey aynısını söylesin bakalım. Tayyip Bey aynısını söylesin. İstanbul’un göbeğinde, İstanbul’un göbeğinde aynı arsayı ilk önce birinden satın alıp, imarını değiştirip, aynı AK Partilinin 20 kat paraya aynı AK Partiliden satın alınıp, yani yeşil alanı ucuza satıp, imarı değiştirip 20 katına AK Partiliden alan ve soruşturulmayan dosya var burada. O konu Tayyip Bey’den habersiz diyen bir AK Partili var mı? Bu İstanbul’da bu İstanbul’da 4 gökdelen varken 250’den fazla gökdelene çıktı kendi döneminde. Orada yapılanlardan Tayyip Bey’in irtibatı olmadan yapılan bir iş var mı? Helikopterden İstanbul’un arsalarına bakıp da not tutturan sen misin ben miyim? Kamu malına el uzatmakmış…”