İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı ve CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun avukatı Mehmet Pehlivan savcılık tarafından ifadeye çağrılmasının ardından tutuklama istemiyle sevk edildiği mahkemece tutuklandı.
Pehlivan tutuklanmasının ardından sosyal medya hesabından bir mesaj paylaştı. Pehlivan’ın mesajında şu ifadeler yer aldı:
“’Suç örgütüne üye olmak’ iftirasıyla tutuklandım. Oysa benim üye olduğum tek örgüt, Türkiye Barolar Birliği ve İstanbul Barosu’dur. Yani bu ülkenin onurlu savunma geleneğidir. Ne bir suç yapısının, ne bir kumpas senaryosunun parçası oldum. Olmam. Bu açık bir yargı kumpasıdır. Tek nedeni de herkesin bildiği üzere Ekrem İmamoğlu’nun avukatlığını yapmamdır. Amaçları korkutmak, susturmak, yalnızlaştırmaktır. Boşuna uğraşıyorlar. Çünkü biz avukatlar teslim olmayız. İmamoğlu’na avukatlık yapmayı suç sayan bu çarpık zihniyete sesleniyorum: Eğer bu görevi ‘ateşten gömlek’ ilan ediyorsanız, bilin ki biz o gömleği çoktan giydik, yanmayız. Ben giderim, yerime yüzlercesi gelir. Çünkü biz haklının yanındayız. Çünkü biz eğilmeyiz, susmayız, vazgeçmeyiz. Çünkü bizim avukatlık pratiğimiz boyun eğmez.”
İFADESİ ORTAYA ÇIKTI: MESLEĞİMİN ONURUNU ÇİĞNETMEM
Öte yandan Mehmet Pehlivan’ın hakimlikte verdiği ifade de ortaya çıktı. İfadesinde, “Bugün burada bulunmamın tek bir gerekçesi vardır, Ekrem İMAMOĞLU’nun Avukatlığını yapıyor olmam, yani hukukun bana yüklediği savunma görevini yerine getiriyor olmam ancak ne acıdır ki bu görevin hukuki bir faaliyet olarak değil, cezalandırılması gereken bir eylem olarak görülmektedir, savunmayı yargının asli bir unsuru olarak değil, susturulması gereken bir tehdit olarak gören bir soruşturma makamının karşısındayız, bugün bana yöneltilen isnatlar ne şekilde elde edildiği belli olmayan soyut, içi boş hatta açıkça iftira niteliğindeki birtakım beyanlara dayanmaktadır, bu beyanlar bırakın tutuklama gibi ağır bir tedbiri, herhangi bir şüphe oluşturacak ciddiyetten dahi uzaktır. Hiç gerçekleştirmediğim bir telefon görüşmesi üzerinden ‘Tehditvari’ konuştuğum yönünde bir iftirayla karşı karşıyayım. Dikkat çekicidir ki; ilgili şahıs doğrudan tehdit edildim diyememekte, bunun yerine Ceza Hukuku bakımından hiçbir karşılığı olmayan muğlak ve öznel bir ifade olan, ‘Tehditvari’ kavramına başvurmaktadır. Bu tercihin kendisi dahil isnadın ne denli dayanaksız olduğunu ve yargı mercilerinin belirsizliklerle yönlendirilmeye çalışıldığını açıkça ortaya koymaktadır, bugüne kadar ortaya koyduğum Avukatlık pratiği tehdit üzerine değil, mücadele, hukuk ve hakikat üzerine kuruludur. Tehditte, iftira da bizim avukatlık pratiğimizde yeri olmayan, asla başvurmadığımız yol ve yöntemlerdir, tüm bu mesnetsiz iddialar ve gerçekle bağdaşmayan kurgular artık münferit vakalar olmaktan çıkmış, bilinçli ve organize şekilde savunma makamına yöneltilmiş, sistematik bir hedef göstermeye dönüşmüştür. Buradan açıkça sormak isterim, bir avukatın yalnızca mesleki görevini ifa ettiği için böylesine planlı biçimde hedef alınmasından kim, ne tür bir çıkar ummaktadır… Bu yüzden çok açık söylüyorum, bu iftiralara bu hedef göstermelere boyun eğmeyeceğim… Ne tehdit ederim, ne tehdide teslim olurum. Ben avukatım ve mesleğimin onurunu çiğnetmem” diyen Pehlivan etkin pişmanlıktan faydalanan Adem Soytekin’in hakkındaki iddiaların tamamen gerçek dışı olduğunu söyledi.
“AVUKATLIĞI NASIL YAPACAĞIMI SAVCILIK MAKAMINDAN ÖĞRENMEYECEĞİM”
Pehlivan şu ifadeleri kullandı:
Tarihsel bir gerçek yanlış yazılmış değil, bilinçli olarak çarpıtılmıştır. Soruşturma makamının bu çelişkiyi görmezden gelmesi ise ifadenin içeriğinden çok amacına odaklandığını göstermektedir. Bu durum hukuki süreçten çok bir algı operasyonuna savunmayı cezalandırmaya hizmet etmektedir. Savcılık tarihlerle, isimlerle, olaylarla oynanarak oluşturulan bu anlatımın peşinden gitmek yerine gerçeğin ve adaletin izini sürmelidir. Serbest bırakılmayı talep etmeyi onuruma, gururuma ve vicdanıma yediremiyorum çünkü burada bulunmam bir suçun değil, bir mesleğin ve bir duruşun sonucudur. Bu tablo karşısında kendim için bir ayrıcalık ya da merhamet değil, sadece ve sadece hukukun uygulanmasını talep ediyorum. Hukuk herkes için bir anlam taşır, hukuk herkes için varsa bir anlam taşır, eğer bugün burada hukukun ilkeleri işletilecekse bunun sonucu zaten bellidir. Hukuk adına bu tutukluluk talebinin reddedileceğidir. Savcılığın sevk yazısında avukatlığı nasıl yapacağım öğretilmektedir, avukatlığı nasıl yapacağımı savcılık makamından öğrenmeyeceğim.”